Sadece oyundan ibaret sandığım bir gelenekti Seğmenlik benim için. Ege’nin Zeybeği neyse Ankara’nın Seğmeni de o demekmiş meğer. Her ne kadar Cumhuriyet Dönemi’ne sıkıştırılsalar da değerleri oldukça köklü. Yiğitlik, mertlik demekmiş Seğmenlik. Bu yiğitliklerini de belki de en çok Kurtuluş Savaşı’nda gösterdikleri için Ankara’nın en derin sembolü haline gelmiş. Ankaralılar meğer ne çok sahip çıkıyormuş geleneklerine. Araştırdıkça, Seğmenleri tanıdıkça edep, ahlak, doğruluk, iyilik, yardımlaşma gibi kavramların Türkler için ne kadar kıymetli değerler olduğunu gördüm. Bayramlarda izlediğimiz oyunlarından ziyade derin bir kültürü barındırıyor içinde ve bu yüzden süslü püslü bir vitrin süsü olmaktan çok daha ötede bir gelenek. İlerde ne olur bu gelenek bilemiyorum. Çünkü dünya düzenine baktığımda Seğmenlerin vurguladığı değerlerin birçok yerde geri planda bırakıldığını hissetmeye başladık. Bir takım işlerin sürdürülebilmesi içinse bu değerleri saf dışı bırakmak neredeyse olmazsa olmaz bir kural halini aldı. Bu sebeplerle de anlatmaya değer buldum Seğmenleri. İmkanım yettiğince, dilim döndüğünce sizlere Ankara’nın vazgeçilmez bir sembolü olan eskimeyen ve bence evrensel değerlere sahip olan geleneğini tanıtmaya çalıştım. Eminim ki bu gelenek öyle ya da böyle bir şekilde sürüp gidecek. En azından ben öyle temenni ediyorum.
Tesadüfen öğrendim onun da bir Seğmen olduğunu; çok da hoş oldu. Belki Bilkent Üniversitesi öğrencilerinden onu tanıyanlar ya da göz aşinalığı olanlar vardır. Bilkent’te Asst. Supervisor olarak çalışan Bülent Cebeci bizler için Seğmenlik deneyimlerini ve anılarını paylaştı. Evinden ve işinden geriye kalan zamanlarda Seğmenlik geleneğini yaşatmak için çorbada tuzu bulunsun diye çalışanlardan biri o da… Videoda bir de grupla katıldıkları yarışmadan görüntüleri görebilirsiniz. Bu güzel sohbet için Bülent Cebeci’ye çok teşekkür ediyorum. Okura not: Video görüntüsü elimde olmayan sebeplerden dolayı pek hoş olmadı. Düzeltmek için çok uğraştıysam da pek başarılı olamadım. Affola… İyi seyirler :) Ziyaret ettiğim iki dernekten oyun videolarını sizlerle paylaşmak istedim. Soldaki video Oğuz Seğmenleri Derneği’nden. Sağdaki ise Ankara Kulubü Derneği’nden. Bu derneklerde bildiğiniz gibi sabah işine giden, akşam olunca yorgun düşen, bilindik gündelik koşuşturmalara sahip insanlar var. Hepsi farklı meslek dallarından… Aralarında mühendisi, akademisyeni, öğretmeni, avukatı, polisi olan… Tek farkları onlar birer Seğmen ve bu geleneği yaşatmayı amaçlıyorlar. Üstlerinde sivil kıyafetlerle, çalışmalarını nasıl yaptıklarını görebilirsiniz. Bakalım hangisini daha çok beğeneceksiniz... İyi seyirler :)
Belki bir çoğunuzun dikkatini çekmiştir Anıtkabir'deki Seğmenler. Merdivenlerin tepesinde nöbet duran askerlerin yanında onlar da nöbet durur. Özel günlerde askerle beraber nöbete eşlik ettiklerini görebiliriz. Neden orada olduklarını tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Sembolik bir anlamı vardır diyebiliriz. Kökü Kurtuluş Savaşı'na dayanmaktadır. Seğmenlerin bir kültür olmalarının yanında askeri güçlerinin olduğunu da söyleyebiliriz. Milletin dara düştüğü durumlarda yardımcı bir kuvvet olmuşlardır geçmişte. En güzel örneği de Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in kurulmasındaki çabalarıdır. Atatürk'ü Dikmen sırtlarında karşılayan Seğmenler canlarını kurtuluş için ortaya koymuştur. Yani bağımsızlık uğruna yapılan askeri mücadelenin yanında yer almışlardır. Bunda seneler evvel de Anıtkabir'e Atatürk'ün naaşı nakledilirken Aslanlı Yol'da askerle birlikte onlar beklemiştir. Bu sebeple Anıtkabir'de tıpkı savaş döneminde olduğu gibi askerin yanında yer alıyorlar ve Seğmenler Ata'ya olan bağlılıklarını ve minnetlerini bu şekilde ifade ediyorlar. Ankara'yı tanımak ve tanıtmak isteyenlerin uğrak yerlerinden biri Seğmenler. Bir Siyaset Bilimi öğrencisi olarak dikkatimi siyasi yüzlerin Seğmenlere nasıl ilgi duyduğu çekti. Gördüğüm kadarıyla, özellikle yerel halka yakın olma; halkını tanıma ve tanıtma ayrıca kendi yerel halkına ulaşma gayreti içinde olan siyasiler Seğmenleri durak olarak belirmemiş. 1) Mansur Yavaş: Geçtiğimiz yerel seçimlerde Büyük Şehir Belediye Başkanlığı makamını kıl payı kaçıran MHPli fakat CHP belediye başkanı adayı Mansur Yavaş bunlardan biri. Seçim döneminde çokça konuşulan bir isim kendisi. Çokça eleştiri oklarına maruz kaldı ama aynı zamanda seveni, destekçisi de çok oldu. Ankara için Seğmenler'in önemini biliyor olsa gerek ki adaylık sürecinde soluğu Ankara Kulübü Derneği'nde Seğmenler'in yanında almış ve Ferfene gününe katılmış. 2) Cemil Çiçek : Senelerdir siyasetin içinde olan AKP Ankara Milletvekili Cemil Çiçek de Seğmenlere önem veren isimlerden biri. Çeşitli bakanlık makamlarından sonra TBMM başkanlığını görevini yürüten Çiçek, Seğmenler ve Bacıerenler ile buluşmuş ve Ankara'nın siyasetin merkezi olduğunu, kültürel faaliyetlerinin olduğunu ve bu sebeple başkenti tanıtmanın bir sorumluluk olduğunu belirtmiş. 3) Tuncay Acehan: Ankara'nın merkezi kadar ilçeleri de bu geleneğin yaşaması için önemli bir yere sahip. Çubuk Belediyesi Başkanı Tuncay Acehan da bunu biliyor olmalı ki makamında kabul etmiş Seğmenler'i ve onları görünce heyecanlandığını ifade etmiş. Ankara Külübü Derneği'nin Çubuk Şubesi Seğmenleri ile AKPli Acehan birlikte poz vermişler. 4) Enver Demirel: Bir diğer isimse Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel. Demirel Etimesgutlular tarafından sevilen bir belediye başkanı olsa gerek ki defalarca seçilmiş ve kaybettiği bir seçimden sonra Etimesgutlular tarafından tekrar belediye başkanlığı görevine getirilmiş. MHPli Demirel Ankara geleneğini öğrenmeye çalışan Avrupa'dan gelen seğmen kıyafetli ve bindalli kıyafetli misafirlerini ağırlamış. Konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk'ün Seğmenler tarafından karşılanmasına da değinen Demirel, geleneği yaşatmak için çabaladıklarını belirtmiş. 5) Fethi Yaşar: Ankara'yı güzelleştirmek adına çalıştığını belirten Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar Ankara Evi'nin açılışında Ankara'nın temsilcileri Seğmenler'le buluşmuş. CHPli Başkan, belediye başkanı olmadan önce Ankara Kulübü Derneği' ni ziyaret ettiğini ve Oğultürk'ün başlattığı bu geleneğin temelini tamamlayacağı sözünü vermiş. 6) İ. Melih Gökçek: Seğmenler'in ve Ankara'nın tanıtımında Seğmenler'den faydalanılmasında en aktif isimlerden biri belki de. Ankaralılar Melih Gökçek'i senelerdir tanıyor. Senelerdir yürüttüğü Büyük Şehir Belediye Başkanlığı görevi AKPli Gökçek'e Seğmenler'e daha geniş yer verme şansını vermiş diyebiliriz. Dernek üyelerini makamında kabul etmesinin yanısıra Seğmen kıyafeti giymiş, oyunlarını dönmüştür. Sadece bununla da kalmamıştır. Öyle ki bir zamanlar çok konuşulan Ankara'nın sembolü olarak öne sürülen Ankara kedilerine bile Seğmen kıyafeti giydirmeyi başarmış ve ismini de "Misket" koymuştur. Böylece Ankara'nın üç sembolünü (kedisi, Seğmeni, Misket havası) tek objede toplamıştır. Hatta ve hatta bu objeyi heykel olarak dikmiştir. Bununla da kaldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Gökçek bir de bu kedilere Seğmen oyunu oynatmıştır. Bir önceki postta yozlaşmaya değinmiştim. Oğuz Seğmenleri Derneği Başkanı Ayhan Ertürk' ün gelenekteki yozlaşmaya dikkat çektiğini belirtmiştim. Ertürk "Sarıkız" türküsünü örnek vermişti. Bu postta bir örnek de benden olsun dedim. Örnek olarak "Hüdayda" ya da "Fidayda" türküsünü seçtim. Düğünlerin vazgeçilmez oyun havası haline dönüşmüş şeklinde oynayanlar ile orijinal halini yan yana koyuyorum ki yozlaşmayı görebilesiniz. Aşkı anlatan bir Seğmen türküsü olan Hüdayda' nın bir de Ankara pavyon gecelerine düşmüş hali var ki özellikle paylaşmıyorum çünkü görmek bile istemezsiniz. Edit: Tam olarak neyi kastettiğimi soranlar oldu. Hüdayda ve Sarıkız'ın pavyon gecelerinin eğlence müziği haline dönmüş halini merak edenler için buraya koyuyorum.
Aslında Seğmenlik ve onun getirdikleri çok sağlam bir marka olabilir. Çünkü daha önceki postlarımda da belirttiğim gibi evrensel değerlere sahip olmak, bir erdemlilik demektir Seğmenlik ruhu. İnsanım diyen bütün herkesin kabullenebileceği edep anlayışı demektir.
Seğmenlik ruhunu daha iyi anlamak için ikinci durağım olan ve Keçiören'de bulunan Oğuz Seğmenleri Derneği'ni ziyarete gittim. Dernek Başkanı Ayhan Ertürk ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdim. Çok kıymetli bilgiler aktardı bana. Ancak benim odak noktam böylesine sağlam bir markanın yozlaşmaya maruz kalması. Ertürk' de bundan yakındı. Bugün popüler olan ve Ankara ile özdeşleşmiş toplumsal yapıyı, türküleri eleştirdi. Ertürk'e şu soruyu yönelttim: "Seğmenlik ve Seğmenler üstleri süslü kıyafetlerle bezenmiş, oyunlarını sergileyen bir vitrin süsü müdür yoksa oyunların ötesinde bir ruh mudur?". En güzel cevabın özüne uygun türkülerin ve oyunların sergilenmesi olacağını vurguladı. Dinlemeden önce popüler olan Ankara oyun havalarını düşünün. Aradaki farkı hemen hissedeceğinize eminim. Buyrun dinleyelim:
Türkü dinlemeyi sevenleriniz varsa diye Mehmet Özgen'in çok beğendiğim sesinden bir türkü. İyi dinlemeler:
Seğmenlik geleneğini araştırdıkça bu geleneği yürütmeye çalışan insanlarla sıcak bir bağ kurduğumu fark ettim. Bu bağ zor kurulmadı aslında. Çalışmalarını yürüttükleri mekânlara gidip geldikçe Ankaralı olmanın tadını buldum. Düşündüm de bu duygunun beni çabucak içine almasının birkaç sebebi var aslında. Küçüklüğüm ailemden eski Ankara’yı dinleyerek geçti. Eski Ankara’nın eski semtlerinden birinde eski bir binaya yerleşmiş bizimkiler vakti zamanında. Misket oynadıkları, komşuluk ilişkilerinin bugüne kıyasla çok daha sıcak olduğu, Gençlik Parkı anılarını, oturdukları müstakil eski evin yıkılmasıyla yaşadıkları üzüntüyü… Hala daha o hikâyeleri keyifle dinlerim. Belki de bu köklerden dolayı mıdır bilmem Ankara ile ilgili her hikâye ilgimi çekmiştir. Seğmenlik geleneğini araştırırken de hiç yaşamamış olmama rağmen özlemini çektiğim eski Ankara’yı buldum diyebilirim. Diğer bir sebep olarak ise lise yıllarımda başlayan türkülere olan ilgimi görüyorum. Bir sosyal faaliyet olsun adı altında girdiğim Türk Halk Müziği korosunda çokça anı ve bilgi birikimi edindim. Seğmenlerin neden türkülerin özünü korumaya çalıştıklarını çok iyi anlıyorum. Çünkü o türküler yazıldıkları özle üzerinden seneler geçse de duyguları adeta tazeymişçesine hissettirebiliyor. Son olarak; sanırım ben Kurtuluş Savaşı hikâyelerini seviyorum. Yoktan var olmanın, düşmana cesurca göğüs germenin, kazanılan askeri başarının -siyasetin ötesinde- destansı hikâyeleri olarak görüyorum. Oldukça bilindik bir hikâyedir Atatürk’ü Dikmen sırtlarında karşılayan Seğmenler… Önceki postlarımdan birinde de buna yer verdim. Seğmenleri araştırdıkça özlerini görme fırsatı elde ettim ve okul sıralarından başlayarak dinlediğim o hikâyeyi adeta içimde yaşadım. Seğmenlerin o zaman hissettikleri ve cesurlukları konusunda daha iyi empati yapmaya başladım. Daha önce de belirttiğim gibi Atatürk’ün gönlünde neden Ankara ve Ankaralıların ayrı bir yeri olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Bu sebeplerden dolayı “Ankara’nın yiğitleri” onlar benim için. Değerli gördüğüm, gönüllerinin güzelliğini hissettiğim insanlar bu tabiri uygun ve samimi buldum. Ankara’ya her yönüyle sahip çıkmanın rotasını belirliyor aslında bu insanlar. Yazılı olmayan bir kanunları var ve hepsi bu kanunlara sadık. Ankara’yı korumacı tavırları atalarından gelen bu anlayış sayesindedir. Bu yüzden benim gözümde yiğitlik mertebesindeler. Video Can Dündar imzalı Mustafa adlı belgeselden bir kesittir. Atatürk’ün ilk kez Ankara’ya gelişi ile ilgili gördüğüm en iyi canlandırma şuana kadarki.
Seğmenlik geleneği hakkında ne çok şey varmış meğer… İkinci postumun gecikme sebebi ne yazsam, nasıl yazsam telaşı ile baş etmeye çalışırken kaybettiğim zaman yüzündendir. Doğma büyüme bir Ankaralı olarak araştırırken çok şey öğrendim, öğrendikçe yüreğim ısındı. Peki, Seğmenlik geleneğini gözümüzde canlandıracak neler var, şöyle bir göz atalım: 1. Seğmenlik Tarihi: Seğmenler daha çok Cumhuriyet sonrası dönemle sıkça anılsalar da aslında bir Oğuz Türkleri geleneğidir. Bize tanıtan olay ise Seğmenlerin Atatürk’ü Dikmen sırtlarında karşılayıp “Paşam seni görmeye geldik, bu vatan uğruna ölmeye geldik.” diyerek Cumhuriyet’in temelinde bulunmalarıdır. Yiğitliklerini burada da göstermişler diyebiliriz. Tabi, Seğmenleri gene de askeri bir güç gibi düşünmemek gerekir. Yiğitliği sadece savaş kahramanlığına indirgememişler. Bence onlara göre hayatın her alanında yiğit olmak şart. Bunun için köklü, sağlam temellere oturmuş bir edep anlayışı, dürüst olmak, elindeki değerleri sıkı sıkıya tutabilmeyi bilmek de bir yiğitlik göstergesidir. Sonuç olarak örnek alınacaksa her özelliği ile örnek alınabilen bireyler olmayı başarabilmek en önemlisidir onlar için ve bu anlayış babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiş. Ben bunu Atatürk’ün gönlünde Ankara’nın neden farklı olduğunu anlamamıza yardımcı olacak bir anekdot olarak görüyorum. 2. Seğmenlerin Kıyafetleri: Seğmen “Ankara efesi, yiğidi” olarak bilinir. Kıyafetlerinin de onlara yaraşır olması gerekir haliyle. Bu kıyafetler birçok kimseler tarafından Ankaralı olmanın bir parçası olarak görülür. Öyle ki sembol haline gelmiştir. Mesela Ankaralı olan birine Seğmen kıyafeti hediye etmekte hiçbir mahsur yoktur.
3. Ferfene Günleri: Başkent olmadan önceki Ankara’da yaşayan insanlar gözümde canlanıyor ferfeneyi yani yemekli-içkili toplantıları düşününce. Şöyle bir hayal edin: Uzun soğuk kış günlerinde eş, dost, hısım, akraba bir sobalı evde bir araya gelmiş sohbet ediyorlar. Seğmenler ve Bacıerenler zengin fakir ayrımı olmaksızın yemekler yedikten sonra türküler söylüyorlar ve oyunlarını oynuyorlar. Ferfene aydınlanma, aydınlatma anlamına geliyor ve bir tür hemşeriler toplantısı. Burada sınıf ayrımı yok, meslek ayrımı yok. Kısacası ferfene bir tür sosyalleşme ve aynı zamanda görgü arttırma çabasıdır. 4. Günümüzde Seğmenler: Bugün yiğitler çalışmalarını nerede sürdürüyorlar, neler yapıyorlar bu önemli bir soru. Bunu da sizler için araştırdım. Geleneği yaşatmak için işin yükünü sırtlanmış birkaç dernek var. Ben blogumda iki tanesini odak noktası yapmak istedim. Bunlar Ankara Kulübü Derneği ve Ankara Oğuz Seğmenleri Derneği'dir.
Seğmenlik bir oyundan öte “eline, beline, diline” sahip olmayı öğrenme yolu, bir edep anlayışı ve yiğitlik sembolüdür. Modernleşmeye yenik düşen bir çok geleneğin aksine özüne dokunulmamış sımsıcak yüreği olan insanların hikayesi belki de… Ankaralılar onları 27 Aralık Atatürk’ün Ankara'ya Gelişi’ni kutlama etkinliklerindeki geleneksel oyunlarıyla tanırlar. Peki, kimdir bu Seğmenler, nereden gelmişlerdir, geçmişte ne yapmışlar, bugün ne yapıyorlar, onlara göre Ankaralı olmak nedir… Tüm bunlar benim merak ettiğim, eminim benim gibi sizlerin de merak ettiği sorular. Küçük blog sayfamda Oğuzlardan bugüne kadar gelen Seğmenlik geleneğini ele alacağım. Şimdiden iyi okumalar…
|